'Ankara Aydınlığı'...
Hikmet Altınkaynak
‘Ankara Aydınlığı’...
Çağın sihirbazı bilgisayar, dünyaya aynı pencereden bakan kişileri de buluşturuyor. Sanal ortamdaki e posta gruplarına bilgi/belge taşıyor. “Ankara Aydınlığı” işte böyle bir grup. Bir süredir bana da bu gruptan iletiler geliyor. Ne olup bittiğini öğreniyorum. Kimsenin yalnız olmadığını görüyorum. Seçimler yaklaşırken “Kutsal Kent Ankara”nın “Ankara Aydınlığı”ndan yansıyanları okuyorum, seviniyorum. Ankara’ya “kutsal kent” denmesi boşuna değil. Çünkü küçük bir kentten büyük ve çok önemli bir kente dönüşen Ankara’nın öyküsü bildiğiniz gibi, bundan 89 yıl önce Mustafa Kemal’in ayak basmasıyla başlıyor. Bülent Ecevit, 58 yıl önce Ulus gazetesindeki “Ankara” başlıklı yazısında şöyle diyor: “27 Aralık 1919 günü toprağına Mustafa Kemal’in ayak basmasıyla Ankara Türk tarihinde kutsallaşmıştır. O günden Kurtuluş Savaşı sona erinceye kadar Türkiye’de bütün yollar Ankara’ya giderdi. Kurtuluş Savaşı sona erdiğinden beri Türkiye’de bütün yollar Ankara’dan başlar.” (Ulus, 27 Aralık 1952) Evet Ankara, o Ankara’dır! Bu nedenle Ankara başkenttir, bu nedenle Ankara Türkiye’nin kalbidir. Bu nedenle Ankara, aydınlık yöneticiler tarafından çok iyi yönetilmeyi hak etmiştir. İşte “Ankara Aydınlığı”nın yurdun dört bir yanına dağılması için yarın bir araya gelecek olan 15. CHP Olağanüstü Kurultayı’nın sorumluluğu da bu anlamda çok büyüktür.
Oluşturulacak olan CHP Parti Meclisi, bu meclisten genel başkan tarafından atanacak MYK, Türkiyemizi aydınlığa kavuşturacak, bu nedenle Mustafa Kemal’in dediği gibi, yollar Ankara’dan başlayacak ve tüm Türkiye’ye yayılacaktır. Kurultayı’nın sorumluluğu da bu anlamda çok büyüktür. Oluşturulacak olan CHP Parti Meclisi, bu meclisten genel başkan tarafından atanacak MYK, Türkiyemizi aydınlığa kavuşturacak, bu nedenle Mustafa Kemal’in dediği gibi, yollar Ankara’dan başlayacak ve tüm Türkiye’ye yayılacaktır. Bütün yolların Ankara’dan başlamasını istemeyenler, yavaş yavaş İstanbul’u kendilerine mesken tutmaya başladılar, sanal bir başkent yaratma için türlü entrikalara başvurmadalar. Anayasanın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif bile edilemez maddeleri ortadayken bunu teklif etmek kadar bu entrikalara göz yummak da anayasal suç değil midir? Atatürk Türkiyesinin anayasasıyla, hukukuyla oynayanlar bu işlerin bilincinde değillerse, onlara bunu kim hatırlatacaktır? Öncesinde olduğu gibi, CHP Genel Başkanlığı’na seçilmesinden sonra da halkın büyük sevgisini kazanan Kemal Kılıçdaroğlu, bu kurultayda takım arkadaşlarını özgürce seçeceği bir yöntemi belirlemeli, takımını kendisi kurmalıdır. Bunun A Takımı, B Takımı olmasına bakılmadan kendisi tarafından kurulursa, CHP’nin seçimlerdeki başarısı daha büyük olacaktır. Çünkü Türkiye’nin bir an önce aydınlığa kavuşması gerekmektedir. Mademki Türkiye’yi, mademki CHP’yi, mademki Kılıçdaroğlu’nu seviyoruz, o halde bu yetkiyi Kemal Kılıçdaroğlu’na vermek gerekir. Oybirliğiyle CHP Genel Başkanlığı’na seçilen Kemal Kılıçdaroğlu’nun parti içinde çeşitli dalgalanmalara yol açmadan yapacağı seçim CHP’yi daha da büyütecek, Türkiye’yi aydınlığa daha çabuk kavuşturacaktır. Özdemir Asaf’ın dediği gibi; “Bir şeyi sevmek demek, o şeyin bütün parçalarının yerini bilmek demektir, yerini anlamak demektir. Onların arasında seçmeler yapmamak demektir.” İşte bunun içindir ki bu seçimi yalnızca Kılıçdaroğlu’na bırakmalı, hiçbir şeyin kırılmasına, parçalanmasına izin verilmemelidir. Çünkü Türkiye Aydınlığını gerçekleştirecek olan CHP’dir. Onun da kırgınlıklar, küskünlükler, parçalanmalar yaşamadan bir ve bütün kalması gerekir değil, zorunludur!
(17 Aralık 2010, Cumhuriyet)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder